14 Kasım 2011 Pazartesi

Rumeli Halayı mı, Kürt Halayı mı?

İki gün önce bir yakınımızın kınasındaydım. Annesi Bursalı babası Denizlili olan kızımız, Mardin Nusaybinli Kürt bir delikanlıyla evlendi.

Bursalılarca düğünlerde sevilerek oynanan çok zevkli iki oyun / halay var: RAMO ve DAMAT HALAYI. Ramo ve Damat Halayının orjinalleri yunanca mı, Bulgarca mı bilemiyorum ama yabancı dil. Elbette Türkçe versiyonları da mevcut ikisinin de.

Kınada Damat halayına katılım oldukça yüksekti, damat halayına artık hemen hemen tüm kınalarda rastlıyorum. Ramo’yu ise sadece Bursalı olan yedi kişi oynadık!

Ankara havasız, çekirgesiz eğlence olmaz elbette! Tabii ki KINAYI GETİR ANEEYY demeden de kına yakılmaz! Doğu kökenli bir türkü olan KINAYI GETİRin önce Türkçesi çaldı, sonra erkek tarafının isteği üzerine Şivan Perwer’den aynı türküyü Kürtçe olarak dinledik. Tabi bu arada Kürtçe halaylar da çekildi.


Kınada hepimiz birlikte çekirge de oynadık, damat halayı da çektik, Kürtçe halaylar da çektik! Herkes de gayet mutluydu! Ramo ve Damat halayı yabancı dilde çaldı… Ve ben o ortamdayken bunlar bana gayet DOĞAL geldi. Sonra eve gelince, olaya uzaktan bakınca “ aaa her dilden, her telden, ne güzelmiş yaa” dedim. Kimse de “hadi her dilden çalalım” diye özel bir gayrette değildi, kendiliğin gelişti bu hadise.

Bunları niye mi anlattım? Geyik olsun diye değil elbette. Haberlerden edindiğimiz izlenime göre sanki Türk- Kürt birbirine düşman, birbirlerini bir avuç suda boğacak gibiler! Ama ben günlük hayatta bakıyorum çevreme hiç de öyle bir durum yok! Herkes işinde gücünde… Türk- Kürt okulda sıra arkadaşı da oluyor, apartmanda komşuluk da yapıyor hatta gayet doğal olarak beraber yuva da kuruyor.

Burada anlattığım tek bir örnek değil. Son iki senede beş tane büyükşehirde doğmuş, büyümüş, üniversite mezunu arkadaşım, anneleri Türkçe konuşmayı bilmeyen gençlerle evlendi! Birileri araya fitne sokmaya çalışıyor ama halkta öyle bir problem görmüyorum ben. Kız istemelere gidiliyor, düğünler yapılıp halaylar çekiliyor sonra da bu insanların çocukları oluyor elbette! Bu çiftlerin çocukları Türk veya Kürt milliyetçisi olabilir mi acaba?

Bir nokta da şu; gelin kızımız başörtülüydü, kınada ise hem örtülü hem başı açık pek çok davetli vardı. Yine hep beraber gülüp eğlendik. Medya tarafından bize kasıtlı olarak dayatılan AYRIŞMALAR, GRUPLAŞMALAR günlük hayatta kendine yer bulamıyor.

Kına'dan bir fotoğraf:




Değineceğim bir husus da şu bu müzikler hep bizim toprağımızın nağmeleri yani Osmanlının! Türkiye’nin kültürünü sadece Türkiye toprakları ile sınırlı görmek de çok büyük bir hata. Bizim çok büyük bir mirasımız var hala etkisi az da olsa devam eden…

Bir de hep söylenir ya iletişim olanakları arttıkça dünya küçük bir köy haline geliyor. Ondandır ki şu an DAMAT HALAYI sadece Trakya’da, Rumeli’de değil Türkiye’nin pek çok ilinde oynanmaktadır. Teknolojinin bu imkânları bizim kültürümüzün çeşitliliğinden haberdar olmamızı sağlıyor. Bu çeşitlilik ise bizi ayrışmalara değil zengin bir kültüre sahip olmaya götürüyor.

Bir kına gecesi örneğinde bu konulara somut örneklerle değinmek istedim.


RAMO
http://fizy.com/tr#s/1agu77

DAMAT HALAYI
http://fizy.com/tr#s/124suy

Kınayı Getirin Kürtçesini aradım da adını bilmediğim için bulamadım. Bilen varsa söylesin bir zahmet

6 Kasım 2011 Pazar

Her Yıl Aynı Terane

Yine geldik bir kurban bayramına çok şükür. TV izlemediğim için bilmiyorum ama tahmin ediyorum haberleri! Bu akşam dizileriyle meşhur TV kanallarındaki haber bültenleri gözümün önünde canlanıyor. Kaçan boğalar, itilip kakılan koçlar, kanlar, sokak ortasında, yol kenarında kurban kesen birkaç cahil insan! İşte her yıl ısıtılıp ısıtılıp önümüze konan aynı haberler… Ha bir de hayvan hakları adına, çağdaşlık(!) adına kurban ibadetine saldıranlar vb. Tek tek değineceğim hepsine!



1)
Hangi ilmihali açsanız hangi hocaya sorsanız size “ Kurban edilecek hayvanı asla incitmemeniz gerektiğini, hayvana kötü muamelenin ibadet şuuruyla ve İslam bakış açısıyla asla ötüşmeyeceğini örnekleriyle anlatır! Kurban sonrası kesim mahallinin temizlenmesi de İslam’ın bize emrettiği bir diğer güzellik ve gerekliliktir. Biz Müslümanlar şunu biliriz ki “ İtilip kakılan hayvan mahşerde bizden hakkını alacaktır!” ve biz temizliği imanın yarısı sayar ve bir Müslümana yakışır şekilde yaparız kurban sonrası temizliği. Allah’ın bizden istediği KURBAN İBADETİ sadece hayvan kesmek değildir. Başıyla, sonuyla bir bütündür!

Fakat her zaman, her durumda elbet çıkar kuralları bilmeyenler, kurallara uymayanlar! Her okulda vardır elbet sigara içen öğrenci! Her din mensubundan çıkar elbet adam öldüren! Biz kurallara kaidelere mi bakacağız yoksa kuraldışı olan üç beş kendini bilmeze mi?

İşte TV kanallarının yaptığı bu! İbadetini hakkıyla yapan binlerce insanı görmezden gelip, İslama göre hareket etmeyenleri ekrana taşımak! Kimse kıvırmasın, ben bunda art niyet görüyorum açık açık!

2)
Bazı sözde çağdaşlar! “hayvanlara yazık ama…” diyorlar. Bunları diyenlerin haftalık yemek listesine göz atsak kaç öğün et çıkar acaba? Üç mü beş mi belki de yedi! Bu ülkede evine kurban bayramı gelse de et yiyebilsek diye bekleyen garibanlar da çok sayın sözde çağdaşlar!


3)
Marketteki kuşbaşı, pirzola, sosis, salam hayvanlar kesilmeden mi o raflara gelmiş oluyor? Göz görmeyince gönül katlanır deyip kendinizi mi kandırıyorsunuz yoksa sayın sözde çağdaşlar?

Bu hayvanlar kesilmek ve yenmek için yaratılmış ve yetiştirilmiş! Bugün kesilmese yarın kesilecek… Ve siz afiyetle yiyeceksiniz… Size koyan bu kesim işleminin TEKBİRlerle mi yapılması yoksa? Siz KURBAN kesimine değil de İSLAM’a mı karşısısız yoksa? Sıkılmayın, söyleyin açıkça!

Siz hindileri yılbaşında yerken, güzelim çam ağaçlarını keserken niçin “yazık ama…” olmuyor merak ediyorum?



4)
Allah’ın da çok umrundaydı senin kurban kesip kesmemen!!! İsterse tüm dünya Allah’a karşı çıksın, isterse dünyada bir kul bile kurban kesmesin. O yine Allah’tır, Kurban yine de bir ibadettir!

Yaratan ne diyor Kitab’ında:
“Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat O’na sizin takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız. İyilik edenleri müjdele.” HAC 37

Bunlar bir nevi sembolik ibadetler. Eti yiyecek sensin, Allah’ın bunda bir kazancı yok! Maksat imtihan olsun, akla kara meydana çıksın ( ki çıktığını aşikâr olarak görmekteyiz.)

5)
İlla herkes eline bıçağı alacak hayvanı kesecek diye bir şart yok. Kurban ibadeti günümüz şartlarına göre gayet güzel organizasyonlarla sürdürülmekte.

Ben uğraşamam etle metle diyorsanız uğraşmayın! Bağışlayın İHH’ya, Deniz Feneri’ne, Cansuyu’na vd. ulaşsın ihtiyaç sahiplerine. Van’da kesilsin, Somali’de kesilsin kurbanınız! Yok ben uğraşmayayım ama eve et de girsin diyorsanız o seçenekler de mevcut! ( Biz yıllardır öyle yapıyoruz. Eve sadece et geliyor.)



İslam dinine karşı çıkmayı gözleri yemeyen, bu karşı çıkışı ibadetler üzerinden yapmaya çalışanları şiddetle kınıyor, tüm Müslüman kardeşlerimin bayramını da kutluyorum. BAYRAMIMIZ MÜBAREK OLSUN!

NOT: Elbette kurban kesimini çocuklara göstermemek lazım, kaç yaşında çocukların buna şahit olacağı hakkında pedagoglar bilgi veriyor zaten. Çocuklara, onların seviyesine ve psikolojisine göre kurban ibadeti anlatılmalıdır.

1 Kasım 2011 Salı

İnsanlığımıza Saldıran Reklamlar

Reklam Ahlakı” diye bir kavram var mı bilmiyorum ama olmalı!

Bazı reklamlardaki söylemlerden son derece rahatsız oluyorum. Reklamın amacı ürünü tanıtmak, övmek, hatta baya bir abartarak allayıp pullamaktır. Bunu normal karşılarım elbet.

Ama VAHŞİ KAPİTALİZMi benimseyen tüccarlar ve onların reklam şirketleri daha da ileriye gidiyorlar. İnsanın ruhuna saldırıyorlar! İnsan nefsinin zayıf noktalarını kamçılayarak, insanî özelliklerimiz yerine hayvânî olanı seçmemizi dayatıyorlar.

Bunu yıllardır kapitalizmin kalbi olan AMERİKA ve diğer ecnebî markaları yapıyor zaten. Onların dini imanı para zaten, o yüzden çok da garip gelmiyordu bana bu. Somutlaştırırsak eğer; PEPSİ yıllardır DAHA FAZLASINI İSTE! Diye gazlı içecekle beraber gazı da veriyor bize! İnsanlara tatmin olmamayı, her zaman daha fazlasını istemeyi, günde 3-5 litre PEPSİ içmeyi telkin ediyor.

Bir diğer örnek de LORYAL ( L'oreal) ’in meşhur sloganı ÇÜNKÜ BEN BUNA DEĞERİM! Bu sloganın benim zihnimde canlandırdığı şu. Mesela küçük bir krem alacaksın 75 – 100 TL markası da LORYAL. Ahan da o an diyorsun ki “ Benim kadar özel bir insan, tabii ki de 75 tl lil krem kullanacak! Ben buna değerim! Benim tenim çok kıymetli? Vb. vb.” Adamlar böylece 30 TL lik malı 100TL ye kakalıyor. Bir de üstüne kadıncağız her kremi kullandığında, TVde her reklamı gördüğünde iyice havaya giriyor, kendisinin çok değerli olduğu hususunda. Yani bu marka üründen ziyade PSİKOLOJİK HAL pazarlıyor bence!

Gelelim zurnanın zırt dediği deliğe! Radyoda kulağımı tırmalayan BELLONA reklamına! DAHA AZIYLA YETİNMEYENLERE! Diyor reklamda! Peki sorarım size daha azıyla yetinmek kötü bir şey de, ben mi bilmiyorum? Yoksa bunlar yeni bir İNSANLIK ANLAYIŞI mı oluşturmaya çalışıyorlar. Bir de İDARE EDEMEM diye cırlayan bir kadın vardı bu firmanın reklamlarında (İSTİKBAL)!

Radyo reklamının sonunda bir kadın “ BELLONA BENİM HAKKIM!” diyor bir de üstüne üstlük. Tam bir kocaya çemkirme cümlesi! Kadınları fitliyor resmen bu reklam! Karı- koca ve her türlü kadın- erkek ilişkisinde feminist ötesi bir tutum benimseyen ben bile bu kadarını çoook fazla buluyorum.



Bizim kültürümüzde ve dinimizde İDARE ETMEK, AZLA YETİNMEYİ BİLMEK büyük erdemlerdendir. Hatta sadece bizim dinimizde değil hemen hemen tüm dinlerde ortak paydadır bu! Çünkü insan ruhu bunu ister lakin nefsi istemez!

İnsan ruhu fakire yardım edince huzur bulur, israf ve şatafatta sıkılır, bunalır! İnsan nefsi ise harcadıkça harcamak ister. Eşyaya sahip oldukça haz duyar insan. Fakat HUZUR ve HAZ farklı kavramlardır.

BELLONA, AYAKKABI DÜNYASI gibi bu ülkenin bağrından kopmuş firmaların insan fıtratına saldıran, nefsi azgınlaştırmaya yönelik reklamları bana çok dokunuyor ve bu markalardan soğumama neden oluyor. Bu reklamlar bende ters etki yapıyor!

Gavur zaten gavurluğunun gereğini yapıyor da bizimkiler ne yapıyor? Acaba kendilerine dönüp sordular mı bu soruyu hiç? Para kazanmaksa mesele tüm yollar mübah mıdır?

Farkında olmasak da etraf EN İYİSİNİ HAKETTİĞİNİ iddia eden insanlarla dolu… Ve bu beraberinde pek çok sosyal ve ekonomik sorunu da barındırıyor ki bu ayrı bir yazı konusu.


Bülen Akyürek’in şu sözü cuk olacak buraya “ Huzur İslamda, konfor cennette!”.

Konforu “BİR de yetmez ÜÇ tane, ÜÇ de yetmez BEŞ tane…” şarkısıyla coşarak BELLONA’da arayanlara duyrulur!