28 Aralık 2008 Pazar

Yine İsrail...


Uzun zaman sonra nete girebildim. Kafam karışık. Söylenecek şey çok ama söylemek ne kadar anlamlı? Dün İsrail Gazze'ye saldırmış Elden ne gelir Facebook'ta ki gruplara üye olmaktan başka... Veya bugün ki protesto eylemlerine katılmaktan başka veya İsrail mallarını almamaktan başka, veya İHH'ya para yollamaktan başka???


********

Çarşaf getir giyeyim,

Baykala görüneyim

Şu medyanın önünde,

CHP'ye gireyim...

********

9 Ağustos 2008 Cumartesi

“Hicret Bestesi”


Hicret bestesidir söylediğimiz,
Mekke sokakları artık bize dar…

Apaydın Medine, özlediğimiz,
Dillerden kalplere akar dualar.




Hicret eşiğinde bütün insanlık…


Hicret ile yollar, devlete çıkar

...

Ensar bir topraktır, Muhacir tohum…

Ekilir… Ardından bir filiz çıkar.



Ve büyür bu filiz, filizler büyür…

Mekke’den Medine, anıtı çıkar.


Rıfkı Kaymaz, “Hicret Bestesi”, Mavera, Mart 1981, S.52, s.1.

Küresel Isınma, İsraf ve Biz -Kendini Müslüman Olarak Adlandıranlar-


Küresel ısınma diye bas bas bağırılıyor. Ama hala çoğu insan anlamamakta direniyor. Hala düşüncesizce, bencilce ve en önemlisi kulluk bilincine aykırı davranışlar devam ediyor. Öncelikle şuan hepimiz, tüketim çılgınlığı içinde bulunduğumuzun ve fazlasıyla israf ettiğimizin bilincinde olmalıyız. Önce bu vakıayı tespit ve kabul etmeliyiz ki bir sonraki aşamaya geçebilelim. ‘İsraf’tan benim anladığım hadisenin para boyutu değil; ELDE BULUNAN MADDELERİ GEREĞİ DIŞINDA HARCAMAK.


Bu ‘maddeler’ kapsamına pek çok şey girebilir. Günlük hayatımdan örnek vereyim. Kağıt mendili genelde ikiye bölüp kullanırım, peçeteyi ve tuvalet kağıdını da en az şekilde kullanırım, kağıt havluyu ise hiç kullanmam. Bir tarafı boş olan kağıtları atmaya kıyamam. Odamı temizlediğimde çıkan kağıtları mutlaka bir poşet içerisine biriktirip çöpün kenarına koyarım ve bu poşeti KAĞIT TOPLAYAN birilerinin bulması için dua ederim. Çünkü ne yazık ki ülkemizde benim gibi geri dönüşüm hayalleri içinde olanların ihtiyacını karşılayacak bir sistem henüz mevcut değil. Bazı çalışmalar var ama çok yetersiz.


Su ve elektrik kullanımı için de elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Ben ekstra bir şeyler tükettiğimde huzursuz oluyorum, vicdan azabı çekiyorum. Hatta bununla da kalmayıp çevremde israf edenleri gördükçe aynı sıkıntıyı duyuyorum. Mesela bir lokantaya gittiniz özellikle bayan müşteriler 5-10 civarı peçete kullanıyorlar. O zaman düşünüyorum acaba bedava olmasının da bu israfta bir etkisi var mı? Elbette vardır ama tek sebep para değil. Çünkü aynı bayan evinde de 2-5 arası peçete kullanıyordur yine. Ben gönül rahatlığı ile evde veya başka yerde kullandığım peçete sayısı arasında fark olmadığını söyleyebilirim. Bunun da iki nedeni var;
1- Peçete kendi başına israf edilmemesi gereken bir maddedir.
2- Burada kullandığım peçetenin parası benden çıkmasa bile, burayı işletenlerin cebinden çıkmaktadır, sonuçta ülkemden çıkmaktadır.

30 Haziran 2008 Pazartesi

HAYAT??? OYUN???


Çok klasik olacak hatta Amerika'yı yeniden keşfetmek olcak belki bu yazdıklarım... Ama yaşama dair bilgiler ancak farkedilerek, özümsenerek, bizzat yaşanarak anlaşılıyor. Bir müsibet bin nasihattan evlâdır kısacası. Kur'an diyor ki dünya hayatı için 'bir oyun ve eğlence'... Bunu senelerdir bilmeme rağmen henüz 1 senedir idrak ediyorum. Hayat bana bir SİMS oyunu veya strateji oyunu gibi geliyor. Sanki MARIO gibi yaşıyoruz. Az zamanda çok şey toplamalıyız. Öyle hızlı koşuyoruz ki yanından geçtiklerimizin çoğu kez farkına varmıyoruz. Bir de oyunun içinde olduğumuz için durumun vehametini farkedemiyoruz. Ancak kuş bakışı olarak bakınca anlaşılıyor ne kadar komik ve düşündürücü bir durumda olduğumuz... Mesela 1 günü düşünsek sadece koşuşturmaca. Hani akşam düşünün bu gün ne yaptınız derler ya, ben sadece ömürden bir gün gittiğini ölüme bir gün yaklaştığımı hissediyorum. Kendi adıma, ÖSSyi kazanayım, işe gireyim, evleneyim, tayin aldırayım... Onca emeğimi, zamanımı bunlar için harcıyorum senelerdir. Peki elde edince ne oluyor??? Peşinden koşacak yeni birşey bulup başlıyorum yine stresli zamanlara... Bu ölene kadar bitmeyecek, anlaşıldı. Ama cidden bazen çok boş geliyor. Ya diyorum 70 yılık hayat sonuçta... İnsanın inzivaya çekilesi, bu dünyadan el etek çekesi geliyor......Ama yapamıyor tabii. Demek ki insan böyle garip bir halet-i ruhiyeye sahip. Biz burada belirli bir süre geçirmek için gelmişiz. Amaç kazasız belasız veya en az hasar ile bu oyunu bitirmek...

29 Haziran 2008 Pazar

Bismillahirrahmanirrahîm

Çok öncelerden beri aklımda olan, bir ara teşebbüs edip geri bıraktığım bir iş bu... Hayatı anlamaya dair düşüncelerimi; beni etkileyen ve diğer insanlarla paylaşılmaya değer gördüğüm bazı hadiselri anlatma ve yorumlama niyetindeyim. Ama bu sayfayı yapmanın gerekli olup olmadığı bile benim için başlıca bir problem. Ben çok mu bilge bir kimseyim de insanlar benim tecrübelerimden faydalansın? Yoksa bu kendini beğenmişlik, kendine hakettiğinden fazla değer vermek mi? Yoksa bu bir kendini gösterme çabası mı? Peki içinde ne oranda enaniyet taşıyor? vb... Bu sorularım hala cevapsız ama ben bu sayfayı yapıyorum nedense??? Sizce bu blog modasının nedeni nedir? Herkes söz söyleme yetisinde mi ki? Ağzı olan konuşuyor mu yoksa? Az söylemek öz söylemek mi, çok söyleyip azıcığının mantıklı olması mı?